Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Seyfi GÜNAÇTI


Yolculuk Anıları


Trenle ilk yolculuğum, Mayıs 1966´da Adana´dan Samsun´a olmuştur. Bazı istasyonlarda rötar sebebiyle saatlerce bekleyerek, kara trenin isini yutarak ne kadar sürede Samsun´a geldiğimizi bilmiyorum. Lakin yolculuk bitip, gece garın karşısında bir otele yerleştiğimizde, yüzümüzden ve burnumuzdan lavaboya uzun süre is aktığını hatırlıyorum.

İkinci tren yolculuğunu da, Ocak 1969´da yine Adana´dan Zonguldak´a yaptım.

O zamanlar kömürle çalışan ve adına ?kara tren´ denilen trenlerle yolculuk yapılıyordu. Benimle aynı yaşta olanlar;


?Kara tren gelmez mola?/ Düdüğünü çalmaz mola?


Gurbet ele yar yolladım/ Mektubunu yazmaz mola?? türküsünü, Nezahat Bayram´dan yahut Muzaffer Akgün´den çok dinlemişlerdir.


Ona neden ?kara tren´ demişler?


Çünkü lokomotifin çalışması için kömür yakılır, kömürün siyah dumanı havaya savrulur, zaman zaman gelir trenin içine dolardı. Özellikle tren tünele girdiğinde, pencereleri kapatsanız dahi kömürün kokusu ve isi, boşluklardan içeriye dolardı.


Bazı istasyonlardaki bekleme mecburiyeti sebebiyle tren yolculuğu otobüsten daha uzun sürerdi. İlk yolculuğumuzda sınıf arkadaşım Tavil Ayar ile farklılık olsun diye treni seçmiştik. Tren yolculuğu nasıl oluyor, tren nerelerden geçiyor diye merak ediyorduk. İkincisinde ise, otobüsle arasında 5-10 TL fark var diye treni ben tercih etmiştim. Tabii yolculuk sonunda bu tercihi yaptığıma pişman olmuştum.


Adana´da okuduğum 5 sene boyunca yarıyıl tatilinde memlekete gitmiyor, 15 günü Adana´da geçiriyordum. Ordu, Giresun ve Trabzon illerinden gelen 55 öğrencinin durumu da, birkaç tanesi hariç benden farklı değildi. Zonguldak´a giderek, bir yarıyıl tatilini ilk defa Adana dışında geçirecektim.


Babam, Asma Durağındaki Park Otel´de çalışıyordu. Yarıyıl tatilimi onun yanında geçirecektim. İşte Zonguldak´la ilk tanışmam böyle oldu.


O zamanlar hemşerilerimiz, ?Zonguldak´ın % 60´ı Doğu Karadenizlidir? derlerdi. Madende çalışanların dışında beş vilayetten (Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Gümüşhane) çok sayıda esnaf da vardı. Emekli olmalarına rağmen hemşerilerimizin bir bölümü hala orada yaşıyor. Benim ilk öğretmenlik yaptığım Zonguldak İmam Hatip Lisesi´nde o zamanlar iki de Termeli öğrenci okuyordu: Recep Şen ve Osman Candan. Recep Şen, Merkez Yenicami İmamı abisi
Bekir şen´in yanında kalıyordu.


Devlet kömür üretimini azalttığından artık Zonguldak´ın 30 sene önceki havası yok. Nüfusu da hayli azalmış durumda. Hatta yakın zamanda ilçesi Ereğli´nin bile gerisine düşmüş: Ereğli 118 bin, Zonguldak 109 bin. Ben
Zonguldak´ta iken nüfusun Ereğli´yi geçtiği söylendi. Bazıları, ?Suriyeliler akın etti, nüfus arttı? dediler. Bu, bana pek inandırıcı gelmedi. Suriye nire, Zonguldak nire? Suriye´ye göre Zonguldak, Türkiye´nin öbür ucunda.


?Zonguldak´a hiç Suriyeli gelmemiştir? demiyorum. Fakat bu kadar Suriyelinin, Zonguldak´ın yolunu nasıl bildiğini, nasıl bulduğunu çözemiyorum.


Emeklilik sonrası gezimizin ilk ayağı Zonguldak´tı. Gezimizin ikinci ayağı olan İstanbul Kadıköy´e gitmek üzere yağmurlu bir günde Zonguldak´tan ayrıldık. Kozlu´yu arkamızda bıraktıktan az sonra kar yağışı başladı. Bir zaman geldi ki her tarafın beyaza bürünmüş olduğunu gördük. Akşam internette ?Zonguldak- Ereğli güzergâhında seyredecek araçların, kar yağışı sebebiyle Deli Hakkı Rampası´nda dikkatli olmaları? uyarısı yapılmıştı. Biz de uyarılara uyarak tehlikeli bölgeyi aştık.


Akçakoca şehir merkezine girmeden sola dönerek Düzce yönüne devam ettik. Bu bölgede kar yağışı daha da arttı, görüş mesafesi azaldı. Yol kenarlarındaki kar kalınlığı 15 cm´ye kadar ulaşmıştı. Bazı bölümlerde ortaya sis de çıkınca seyir daha da zorlaştı. Düzce´ye kadar böyle devam ettik. Otoyolun Gölyaka girişi kapalıydı. Biraz daha ilerleyip otoyola girince rahatladık. Kar yağışı Kocaeli´ne kadar devam etmiş olsa da otoyolda bir zorlukla karşılaşmadan
İstanbul´a vasıl olduk.


Bugünlerde de ülkenin büyük bölümü kar yağışı ve yağmur altında. Allah´tan hayırlı rahmet ve yolda olanlara hayırlı yolculuklar diliyorum.