Bugün, 28 Nisan 2024 Pazar

Selim EROĞLU


SÜTLAÇ, GÜLLAÇ VE BAZLAMAÇ

SÜTLAÇ, GÜLLAÇ VE BAZLAMAÇ


 Sütlaç ve güllaç bizim milli ve yerli tatlılarımızdır. Bu  coğrafyanın, bu toprağın nimetleridir. Her ikisi de buram buram tarih ve medeniyet kokar. Her ikisi de Türk mutfağının vazgeçilmez ikilisidir.
   Bu ikilinin yanında Bazlamaç'ın işi ne? Aralarında ne gibi alaka var, diyenleriniz olabilir. Alaka kuramamakta haklı olabilirsiniz. Ben de bunların arasında muazzam bir alaka olduğunu yeni keşfettim. Onu sizinle paylaşmak istedim.
   Derslerde konu icabı kelime tahlil çalışması yapıyordum. Karşıma güllaç ve sütlaç kelimeleri çıktı. Her iki kelime de yapı itibariyle basit gibi gözüküyor. Tahlil edince bambaşka bir tarihi derinlik ortaya çıkıyor.
   Sütlaç kelimesi, süt ve aş kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş. İlk hali “sütlü aş” şeklinde söylene söylene “ü” sesi aşınmış, “ş” sesi de “ç” ye dönüşmüş ve bugünkü halini almış. Anlam itibariyle sütten yapılmış yemek demek. Eskiden, yenilen her şeye yemek denildiği düşünülürse mantıklı bir izah gibi duruyor.
   Güllaç da aynı şekilde, ilk ortaya çıkışı “güllü aş” şeklinde. Aynı kadar arkadaşı sütlaç gibi söylene söylene “güllaç” halini almış. Anlam itibariyle gülden yapılmış yemek demek.
   Gül de süt te vazgeçemeyeceğimiz ikili. Sütlaç yılın tamamında gündemde kalmayı, sofralarımızda yer almayı başarmış. Güllaç onun kadar şanslı olamamış. Güllaç deyince daha ziyade oruç, iftar ve Ramazan akla geliyor.  Güllaç daha ziyade iftar sofralarının vazgeçilmez tatlısı olmuş.
   Bazlamaç, ilçemizin en büyük ve en önemli köylerinden biri, Büyükşehir yasasına kadar belediyelikti. Şimdilerde mahalle statüsünde. Eskiden daha büyükmüş. Benim köyüm Kocaman 1948'e kadar Bazlamaç'la bir muhtarlıkmış. Kocaman 1948'de Bazlamaç'tan ayrılarak müstakil bir muhtarlık haline gelmiş. 1990'larda Uludere, Bazlamaç'tan ayrılarak ayrı bir muhtarlık olmuş.
   Bazlamaç, coğrafi konum itibariyle de çok güzeldir. Fazla yüksek değildir, düz ovadan da ibaret değildir, ulaşımı kolaydır. Yaz kış rahatça yaşamaya elverişlidir. Buradan bakınca Çarşamba ve Terme ovaları ayaklarınızın altında gibidir. Manzara ufkunuzu açar.
   Bu coğrafi konumuyla yerleşime çok müsaittir. Nüfusu diğer köylere göre kalabalıktır. Gurbetçisi de çoktur.
   Fındık yaygınlaşmadan önce burada en çok mısır yetiştiriliyordu. Çünkü arazi yapısı mısır için birebir. Torağı yumuşak ve işlemeye müsaittir. Mısırın yanı sıra hayvancılık da çok yaygındı. Hemen hemen her evde en az bir-iki sağlır inek bulunurdu. Yetiştirilen mısır ve üretilen süt köyün kültürü, hayat nizamı haline gelmiş.
   Bazlamaç, ismini de mısır ve sütten (yoğurttan) almıştır. Mısır ekmeği bu yöre insanının vazgeçilmez gıdasıdır. Evlerde çok güzel mısır ekmeği yapılır. Şimdilerde buğday ekmeği biraz daha öne çıkmış durumda. Mısır unundan türlü türlü ekmek yapılır. En önemlisi de “bazlama”'dır. Bazlama, mayalı mısır unundan yapılır. Hafif ince açılır, kızgın yağlı saçta pişirilir. Sıcak ya da soğuk tüketilir. Bazlama, ayranın veya yoğurdun içine doğranarak yenilir. Biz buna ayran doğraması veya yoğurt doğraması deriz. Bu yöresel ve milli yemeğimiz insanlık tarihi kadar eskidir. Başka bir şeye ihtiyaç duymazsınız. Tencerede pişirip kapağında yemek gibi bir şey.
   İşte önemli bir köye adını veren bazlamaç kelimesinin aslı buradan gelmektedir. Kelimenin ilk hali “bazlamalı aş” şeklindedir. Zamanla “ı” sesi aşınmış, “ş” sesi de “ç” ye dönüşmüş ve bazlamaç olmuş. Anlayacağınız bazlamaç “bazlamalı aş” demektir.
   Bazlamaç, bizim kültürümüzdür, tarihimizdir, kimliğimizdir. Ben olsam, “bazlamaç” ı sütlaç ve güllaç gibi yemek haline getirir, tekrar tarihi canlandırırım. Mesela “lokantamızda sütlaç, güllaç ve bazlamaç bulunur” ibaresi olsa fena mı olur. Hem tarih ihya olur hem Bazlamaç ihya olur. Şahsen ben Bazlamaç'ı çok severim.