Bugün, 1 Mayıs 2024 Çarşamba

Seyfi GÜNAÇTI


Sakarya

Sakarya


 Sakarya; Afyon ili sınırları içindeki Murat Dağı'ndan doğup, Eskişehir, Ankara ve Bilecik illerinden geçtikten sonra Sakarya ili sınırlarından geçerek Karadeniz'e dökülen bir akarsuyumuzdur. Türkiye'nin Kızılırmak ve Fırat'tan sonra üçüncü büyük akarsuyudur.
O, herhangi bir akarsu değildir. Kurtuluş Savaşının en çetin muharebelerinin geçtiği yerlerden biridir. Üstat Necip Fazıl Kısakürek Kurtuluş Savaşını, istiklâl mücadelesini ve bu mücadelede canlarını feda eden vatan evlatlarını Sakarya'nın şahsında canlandırmış, bu duygu ve düşüncelerle muhteşem 
“Sakarya Türküsü” şiirini yazmıştır. 
İlçemizin değerlerinden Eğitimci-Yazar Ahmet Sezgin de kaleme aldığı eserinin adını, bu mücadeleden esinlenerek “Ayağa Kalk Sakarya” koymuş.
Kitap, Ekim 2023'de Samsun Ceylan Matbaası'nda basılmış. Ahmet Sezgin lütfetmiş, bana da bir adet ayırma nezaketinde bulunmuş. Eser, Kasım ayında elime geçti. 'Ayağa Kalk Sakarya', deneme türünde bir eser. Denemeler, roman gibi bir solukta okunmuyor, sindire sindire okumak gerekiyor. Ben de bu minval üzere okuyarak Şubat ayı başında tamamladım. 
Okumaya başlayınca gördüm ki konular insanı kendine çekiyor. Kitabın rahat okunmasını sağlıyor. Ahmet Sezgin bu eserinde yaşadıklarını, düşündüklerini, hedeflerini satırlara dökmüş. Yazdıkları, okuyana bir fikir veriyor. “Kişiye dersler veriyor” da denilebilir.
Konu başlıklarından birisi “SOSYAL MEDYA ÜZERİNE BİR HASBIHAL” adını taşıyor. Başlıktan, ne anlatıldığını az çok tahmin ediyorsunuz. Günümüz gençliğini, “Haz, hız ve ifşa nesli” diye tanımlamış ki tam yerine oturmuş denilebilir.
“Kariyerli canavarlar mı iyi insanlar mı?” başlıklı bölümde günümüz Milli Eğitim yöneticilerinin önem vermediği bir konuya dikkat çekmiş. “Öğrencilerin başarıları, sadece aldıkları puanlarla mı (yoksa) erdemli, şahsiyetli, sorumlu ve medeni oluşlarıyla mı ölçülmeli?” diyor.
Çok doğru bir tespit. Benim görev yaptığım dönemde de ölçü buydu. Okulları ziyaret eden üst amirler öncelikle öğrencilerin sınavlarda aldıkları puanlara bakarlar. Doğrudur, öğrencilerin derslerdeki seviyeleri sınavlarda aldıkları puanlarla ölçülür. Peki, sınav notu her şey midir? Öğrencilerin ruhi yapısı, toplumsal davranışları ve değer anlayışları yok mudur? “Bu çocukların ahlâkî seviyeleri nasıldır? Birbirleriyle iyi geçinirler mi? Yardımlaşmaları, saygı anlayışları, sözünde durma ve değerlere bağlılıkları nasıldır?” diye soran bir amire rastlamadım. Belki bugünkü idareciler, sınav başarılarının yanı sıra bu tür değerlere de önem veriyordur.
Ahmet Sezgin kitabında, kişide olması gereken olumlu özelliklere ve olmaması gereken olumsuz alışkanlıklara da sıkça değinmiş. Güzel hasletlerin neler olduğuna ve çocuğa nasıl kazandırılacağına 15'inci sayfada yer vermiş:
“Sevgi, saygı, merhamet, şefkat, nezaket, zarafet, sadakat, samimiyet, sözünde durma, edep, iffet, hayâ, dürüstlük, hoşgörü, sabır, kanaat, şükür, fedakârlık, yardımseverlik, vefa, güven, cesaret, adalet, diğerkâmlık gibi fazilet tohumlarının çocuğun gönül toprağına atılacağı ilk ve en önemli yer; şuurlu ve huzurlu bir ailedir” demiş.
Kişide görülmemesi gereken olumsuz davranışları da 11'inci sayfada belirtmiş:
“Yalan konuşup insanları aldatan, sözünde durmayan, emanete ihanet eden, hak ve hakikatin yanında olmayan, hali vakti yerinde olup muhtaçları gözetmeyen, empati yapamayan, milletin ve insanlığın dertlerine duyarsız kalan, canlılara merhamet etmeyen insancıklar, en görkemli üniversiteleri bitirip en popüler mesleklere sahip olsalar neye yarar?”
Temennilerin ve hedeflerin dışında kitapta faydalı bilgiler de var. Türk askerine Mehmetçik denilmesinin, 1912 Trablusgarp Savaşı'nda yaşanan bir olaydan kaynaklandığını anlatıyor. Yine, “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini” şarkısının hikâyesini de bu kitaptan öğrendim.
Necip Fazıl, “Ayağa kalk Sakarya” derken aslında Türk Milletine sesleniyordu. Buradan hareketle Ahmet Sezgin de, “Diriliş medeniyetinin erleri; ilim, irfan, adalet, merhamet, azim, sabır ve doğrulukla, ayrılıklara düşmeden mücadele ederse gül medeniyeti de yeniden dirilecektir” diyor.
Biz de “İnşallah” diyoruz.