O gün öğlene kadar dersim yoktu. İlk dersim öğleden sonra saat 14.15' te başlıyordu. Zaten topu topu iki saat dersim vardı. Haliyle zamanım çoktu. Bu bakımdan pek acele etmiyordum.
Daha evdeyken aklıma farklı bir fikir geldi. Öğle namazını Büyük Camii'de kılmaya karar verdim. Zamanlamayı da buna göre yaptım. Tam zamanında Büyük Camii'de olmak üzere evden çıktım. Dolmuşa binerek yola koyuldum. Dolmuştan indikten sonra beş dakika kadar yürüyerek emekli cenneti olan Saathane mıntıkasına geldim. Emeklilerin mutat konuşmalarına kulak misafiri oldum. Pek tanıdık göremeyince camiye girmeye karar verdim. Açıkçası tanıdık aramak için pek bir gayretim de olmadı.
Camiye girdiğimde ezana yaklaşık 20 dakika kadar vardı. İçerisi kalabalık değildi ve sakindi. İlk iki saf dolu olduğundan üçüncü safta yerimi aldım. Kürsüde, daha önceden tanıdığım ve bir kez sohbet ettiğim bir Hoca Efendi vardı. '' İslamda Adalet'' temalı sohbet ediyordu. Adaletin hepimiz için öneminden ayetlerle, hadislerle, kıssalarla bahsediyordu. Bu arada cep telefonuyla canlı yayın yaptığı anlaşılıyordu. Çünkü zaman zaman telefonunun kamerasını caminin içinde gezdiriyordu. Anlayacağınız teknolojiyle camiyi meczetmişti. Değişik bir uygulama. Üzerinde düşünmeye ve denemeye değer.
Adalet temalı sohbet sona ererken ezan okunmaya başlandı. Hoca Efendi, tam el fatiha deyip kürsüden inmeye hazırlanıyordu ki üç saf arkamdan bir ses duyuldu. ''Hocam, bir şey sorabilir miyim diye nida ediyordu. Ne olduğunu bütün cemaat gibi Hoca Efendi de anlayamadı. '' Namazdan sonra sorarsın, ezan okunuyor'' dediyse de vatandaş sorusunu sormakta ısrarcı oldu. Vatandaşı cami cemaati de destekleyince Hoca Efendi , biraz da gönülsüzce '' sor bakalım'' diyebildi. Böyle bir uygulama cami adabında pek yok. Alışılmış bir durum değil. Vatandaş, cami adabına uymayan , belki de namüsait bir soru sorabilir. Cemaati provake edebilir. Camiinin huzurunu bozabilecek bir durum ortaya çıkabilir. Hoca Efendi bütün bunları düşünmüş olabilir diye düşünüyorum.
Cemaatin de desteğiyle vatandaş ayağa kalkarak sorusunu sordu:
''Hocam, promosyon helal mi haram mı?''
Sorunun sohbet mevzusuyla alakası olmadığı anlaşılıyordu. Demek ki vatandaş bambaşka dünyalardaydı.
Hoca Efendi ilk önce soruyu pek anlayamadı ve bir hayli şaşırdı. ''Bir daha sorar mısın'' demek zorunda kaldı.
Vatandaş sorusunu tekrar sordu.
Açıkçası verilecek cevabı bütün cemaat gibi ben de merak ediyordum.
Demek ki cami dışında vatandaşın, bilhassa emeklinin gündemi bugünlerde promosyon meselesiymiş. Kafası karışık. Bu meseleyi dini açıdan netleştirmek istiyor. Hazır Hoca Efendi'yi bulmuşken fırsatı değerlendirmek istiyor.
Hoca Efendi, kürsüden, zamanın darlığını ileri sürerek, pek cevap vermek istemedi. Biraz da sorunun netameli olmuş olabileceğini düşünmüş olmalı…
'' Günümüzde promosyona helal diyen alimlerimiz de var, haram diyen alimlerimiz de var. Benim diyeceğim bu kadar'' deyip kürsüden indi.
Şunu söylemeliyim ki soruyu soran açısından da, benim açımdan da, bütün cemaat açısından da tatmin edici bir cevap olmadı.
Helal diyen alimler kimler, haram diyen alimler kimler, gerekçeleri neler? Hoca Efendi de bir alim. Acaba kendisi helal mi diyor, haram mı diyor? Bir türlü anlayamadık.
Bu meselenin dini açıdan net bir cevabı olmalıdır diye düşünüyorum. Hoca Efendi niye net bir cevap vermeyi tercih etmedi/edemedi. Yoksa onun açısından da mı mesele net değil?
Başkasını bilemem ama ben bu meselenin camide net cevabını duymak isterdim.
Acaba kalemi güçlü , dini meselelerde fikir serdeden eğitimci-yazar arkadaşımız Mustafa Cemal Tomar bu konuda ne der?
İnşaalah bir başka zaman net cevabı duyarım diye düşünüyorum.