Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Kördüğüm

Ayşe Kulin´in bir romanının adı bu.


Ayşe Kulin´in bir romanının adı bu.
Ben Ayşe Kulin adını işiteli yirmi yıl olmuştur. Bir zamanlar gündemdeydi, adı çok geçiyordu. Kaç defa niyet ettiysem de bugüne kadar bir romanını okumak kısmet olmamıştı. Geçen Salı günü Fatih Anadolu Lisesi´nden dönerken, her nasılsa aklıma geldi. Kütüphane öğle tatiline girmeden gidip Ayşe Kulin´in bir romanını alayım dedim.
Kütüphane görevlisi, eski öğrencim Fadime Özyurt rafları taradı ve onun 7-8 kitabını masaya bıraktı. Kafamda bir isim yoktu. İçlerinden birini seçtim ve kaydını yaptırıp aldım. Ayrılırken, ?Siz öğle tatiline girmeden yetişeyim diyordum. Yetiştiğim iyi oldu? dedim. Fadime Hanım açıklama yaptı, ?Hocam, ben olmasam da sorun değil. Öğle arası da olsa kütüphanede bir görevli bulunuyor? dedi.
Okumak için kitabı elime ilk aldığımda önce yazarı hakkındaki bilgiyi aradım. Kimdi bu son zamanların gözde yazarı Ayşe Kulin? Nerede doğmuş, hangi eğitimi almış, ne işler yapmıştı? Ancak ne kitabın ilk sayfalarında, ne arka sayfalarda ne de arka kapakta yazarın biyografisini bulamadım. Bana göre bu bir eksiklik. İnsan okuduğu kitabın yazarını tanımak istemez mi? ?Zaten tanınan bir yazar? diyecekseniz, herkes her yazarı bilmek zorunda değil? Bence her kitapta yazarı hakkında en az 3-5 satırlık bilgi olmalı.
Daha önce Ayşe Kulin´in ´Sevdalinka´ ve ´Adı Aylin´ isimli romanları olduğunu duymuştum. Fakat bu kadar kitap yazdığını bilmiyordum. Kitabın ilk yaprağında eserlerinin listesi verilmiş. Çoğu roman olmak üzere, elimdeki ile birlikte tam 32 kitabı varmış. Bir o kadar da ödül almış.
Ödülleri kimler mi vermiş?
Onlardan birkaç tanesini görelim: Haldun Taner Öykü Ödülü, 1997 Oriflame Yılın En Başarılı Kadın Yazar Ödülü, Rotaract Yılın Yazarı Ödülü, 1999 Oriflame En Başarılı Kadın Yazar Ödülü, AVON Yılın En Başarılı Kadın Yazarı Ödülü, 2013 Lions Başarı Ödülü?
Daha yarısını okumadan kitap ve yazarı hakkında bir kanaate sahip oluyorsun.
Öncelikle söylemeliyim ki, sürükleyici bir roman. Uzun tasvirlerle okuyucuyu sıkmıyor. ´Kördüğüm´ için bir çeşit polisiye roman denebilir.
Roman, bir kaza sonucu hafızasını kaybeden genç bir kızın, hastaneden sonra psikolojik tedavi için nakledildiği bir klinikte yaşadıkları ile başlıyor. Konu, gittikçe esrarlı bir hal alıyor. Meğer kız, çok önemli bilgileri içeren bir çip taşıyormuş ve bu yüzden gizli örgütler tarafından takip ediliyormuş.
Yazar adeta içki içmeyi özendiriyor. Birkaç yerde içki sahneleri bulunmasını ve küfür etmenin rahatlatıcı olduğunun söylenmesini doğru bulmadım. Kitap, eğer bir genç tarafından okunursa, bazı yanlış ve zararlı alışkanlıkların normal olacağı algısının bilinçaltına yerleşeceğini düşündüm.
Romanda adı geçen kızlardan birinin babası ölmüş. Hayatta iken annesi ile babasının iyi geçindiklerini anlatmak için, ?Babam sağken ara sıra bira bile içerlerdi? diyor. Yani bira içmek, bir güzellik göstergesi olarak verilmiş! Toplum için çok tehlikeli bir ifade.
Komiser Cemil, kaza geçiren kızın durumunu görüşmek için Doktor Orhan´a gitmeden önce soruyor; ?Evde içkin var mı, getireyim mi?? Bu satırları okuyan birisi, içkinin, iyi bir sohbetin gereklerinden olduğunu düşünecek.Olacak şey mi bu?
Ya Orhan´a ne demeli? Cemil´in sorusuna, ?Sadece kendini getir? demişti ama Cemil eve girdiğinde Orhan´ın durumu şöyle anlatılıyor:
?Arkadaşının evine vardığında, Orhan şarabı çoktan açmış, tek başına içmeye başlamıştı bile.?
Burada suçlu olan Orhan değil, ona şarabı içiren yazardır!
Böyle daha birkaç yerde özendirici içki muhabbeti var.
Senaryo gereği ise içkiye yer verirsin ama hemen sonrasında olayın içindekilerden birine içkinin zararlarını anlattırırsın.
Ya o küfür sahneleri?
?Korkunç bir trafik vardı. Arabamı Orhan´ın evinin önüne park ettiğimde son küfürü de savurup çıktım arabadan. Oh be! Küfür etmek hep rahatlatmıştır beni!?
Bu ifadelerden sonra siz gençlere, öğrencilere; içkinin zararlarını, küfürlü ve argo konuşmaların edep dışı olduğunu nasıl anlatacaksınız?
Kitap yazmak güzel de; zararlı alışkanlıkları özendirici, değerleri yozlaştırıcı, toplumun örf ve adetlerini değersizleştirici ifadelerden kaçınmalıdır. İster roman olsun, ister tiyatro olsun, isterse filim olsun; her sanat eseri iyiyi, güzeli, hoşgörüyü ve edebi öne çıkarmalıdır.