Bugün, 20 Mayıs 2024 Pazartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Deniz’in tehlikeleri

Deniz’in tehlikeleri


 O gün bir akrabamla telefonda konuşuyorduk. “Halk Tv’de Deniz Gezmiş’leri anma programını seyrediyordum” dedi. İçimden, “İyi iş yapıyorsun!” dedim.
Ben de Halk Tv’yi açtım. Bir açık alanda program yapılıyor. Dinleyiciler, sandalyelere oturmuşlar. Hayli sayıda kişi var. Onların karşısında da beş altı konuşmacı oturuyor. Görünüşe bakılırsa kelli felli insanlar.
Deniz Gezmiş’i hatırlayacaksınız. Tabii arkadaşları Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı da. Hani “Tam Bağımsız Türkiye” iddiasıyla ortaya çıkıp, amaçlarını gerçekleştirmek için banka soyan, soyguna engel olmak isteyen banka bekçisini öldüren, daha başka masum insanların ölümüne sebep olan kişiler.
Sonra bunlar yakalandılar. “Anayasanın bir kısmını veya tamamını ortadan kaldırmaya yönelik” eylemlerinden dolayı suçlu bulundular ve TCK’nun 146. Maddesi uyarınca idamlarına karar verildi. 6 Mayıs 1972’de idam edildiler.
“Hayır, sen yanlış biliyorsun” diyorsanız beni takip edin.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları için hep güzel şeyler anlatıyorlar. Duygusal konuşmalar yapıyorlar. O günleri yaşamasam, onları tanımasam, o yıllarda ülkede terör estirdiklerini bilmesem neredeyse ben de onların masum olduklarına inanacağım.
Mükerrem Erdoğan konuşuyor. İdamların tek tanığı o imiş. M. Erdoğan, Denizler’in avukatı. “Görevli imam ağlıyordu. Dini talkını kabul etmiyorlar, dediler. 6 Mayıs Hıdırellez, bizim için kutsaldır. Bu günü özellikle seçmişler” dedi. (Bir düzeltme yapalım. Kelimenin aslı talkın değil, telkindir.)
Hep güzel şeyler söylüyorlar da kimse işledikleri suçları anlatmıyor.
Peki neler yapmışlar? 29 Aralık 1970'de, ABD elçiliği önündeki Kavaklıdere Polis Kulübesi'ni kurşunladılar. İki polis ağır yaralandı.
11 Ocak 1971’de İş Bankası Ankara Emek şubesini soydular. Soyguna engel olmak isteyen banka bekçisini öldürdüler. Konuşmacıların hiç biri soygunu ve cinayeti anlatmadı.
4 Mart 1971 günü dört Amerikalıyı kaçırdılar. Bir bildiri yayımlayarak 400.000 dolar fidye ile birlikte "tüm devrimcilerin serbest bırakılmasını" istediler. THKO'nun "karargâhı" sayılan ODTÜ'ye sığındılar. (ODTÜ’nün o günkü rektörünü araştırınız.) Güvenlik güçleri, 5 Mart'ta Deniz Gezmiş’i ve Amerikalıları bulmak için ODTÜ’yü kuşattı. Rektör, polisi üniversiteye sokmadı. Jandarma geldi. Öğrencilerle güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. 9 saat süren çatışmada 1'i komando er Mevlüt Meriç olmak üzere 3 kişi öldü, 26 kişi yaralandı. Konuşmacılar bunlardan da bahsetmedi.
Eylemlerin tamamını anlatmaya bu sütun yeterli değil. İsteyenler, internete girip bakabilir. Daha da önemlisi, o günlerin gazeteleri arşivlerden çıkarılıp incelenirse gerçekler çok daha net olarak ortaya çıkacaktır.
Peki Deniz Gezmiş’in idam öncesi son sözleri ne olmuş?
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler ve köylüler!”
Bu sözlerde bir çelişki yok mu? Hem “Tam Bağımsız Türkiye” diyeceksin hem de ülkeyi Marksizm Leninizm’in kucağına atacaksın! “Yaşasın Kürt Halkının Bağımsızlık mücadelesi” ifadesi üzerinde de durmak gerekiyor ama yerimiz kalmadı.
Şu söylenebilir; “Keşke asılmasaydı” denilebilir. Ancak onların suçsuz oldukları söylenemez. Hele de onlar için söylenen “üç fidan” yakıştırması asla yerine oturmaz.
Benim anlayamadığım husus şudur. Bütün bu soygunlara, adam kaçırmalara, işlenen cinayetlere rağmen bunları savunanların amacı nedir? Ben bunu çözemiyorum!
Hâlâ anıyor ve övüyorlar.
Aradan 52 yıl geçti, hâlâ aynı yerdeler.  Bir gram değişiklik yok.
Ya gerçeği görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar.