Bugün, 20 Mayıs 2024 Pazartesi

Selim EROĞLU


BİR TEREDDÜDÜN ROMANI

BİR TEREDDÜDÜN ROMANI


 Bana bu romanı okutturan ismi oldu. Bir de yazarı Peyami Safa olunca okumak elzem oldu.
Bir tereddüdün romanı mı olurmuş? Demek ki oluyormuş. Romanın ismi başlı başına merak uyandırıyor. Tereddüt edilen kim veya ne? Tereddüt eden kim? Siz olsanız merak etmez misiniz?
Ben, merak ettiğim konuları, kitapları öğrencilerime yıllık ödev olarak veriyorum. Daha da merak edersem bizzat okuyorum. Ben, bildiğimin alimi, bilmediğimin talibi olmaya çalışıyorum. Böyle olunca öğrenme ve okuma ameliyesi hiç bitmiyor. Beşikten mezara kadar öğrenmeye devam etmiş oluyorum.
Ödevin sahibi öğrencim Muhammet Serdar Aydın romanı okumuş ama yazarın dili ve üslubundan dolayı pek bir şey anlayamamış. ‘’ Cümleler çok uzundu, bilmediğim çok kelime vardı, olay yok denecek kadar azdı, daha ziyade psikolojik tahliller vardı.’’ diyerek gerekçesini sundu. Aynı durum yazarın tüm eserleri için geçerli.  Peyami Safa, lise öğrencileri için okunması zor ve anlaşılması güç bir yazarımızdır. Şunu rahatlıkla ifade edebilirim, Peyami Safa’yı okuyup anlayabilen çoğu şeyi halletmiş olur.
Yeri gelmişken, Terme Bülent Çavuşoğlu Anadolu Lisesinden öğrencim, şimdilerde İstanbul Baronun başarılı avukatlarından  Tuğba İmal, konuyla ilgili sosyal medyadan şahsıma şu mesajı göndermiş:
‘’ Hocam, Peyami Safa’yı çok severim. Daha bugün bir arkadaşıma Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu  romanındaki aklımda kalan kısmından bahsetmiştim. ‘ Anneye söylenen dertler taksim değil, sarf edilmiş olur’  Yani şöyle anlatıyordu. Derdin ikiyle katlanır, sana geri döner.  Bu kitabı da herhalde üç defa okumuşumdur. Anlayacağının gibi kitaplar açısından bıraktığınız gibiyim.’’
Bir kitabı üç defa okuyan, okuduğunu anlayan , kitaplar üzerine sohbet edebilen,  başarılı bir avukat Tuğba.  Demek ki münevver bir avukat olmanın yolu  sürekli okumaktan geçiyor.
 Serdar’dan kitabı alarak bir gün içerisinde okudum. Kitap, 200 sayfadan biraz fazla. İlk defa 1933 yılında basılmış. Günümüz baskısında eserin diliyle oynanmamış,  bir sadeleştirme cihetine gidilmemiş, aslına sadık kalınmış.  Eserin , günümüz lise öğrencileri tarafından anlaşılamamasının en önemli sebebi bu.  Anlaşılsın diye eserin aslıyla oynanmasını, dilinin sadeleştirilmesini doğru bulmuyorum. Bu, kolaycılık olur. Doğru olan , eğitimde bizim o seviyeyi yakalamamızdır. Eğitim , bunun için var.  İngiltere’de Şekspir’in kitaplarını okuyup anlayamayan liseden mezun olamıyor. Biz ise bir önceki neslin konuştuğunu, yazdığını anlayamaz olduk. Ben, ‘yemenimde hare var’ diyorum, bazıları ‘yemeğimde fare var ‘ anlıyor.
Sınıfta, romanın tahlilini yaparken ‘TERDDÜT’ kelimesiyle edebi bir cümle kurun dedim. Bir  öğrencim şakayla karışık şöyle bir cümle kurdu: ‘’ Bu ödevi alan arkadaşımın bunca anlatımından sonra kitabı okuduğu hususunda tereddütlerim var Hocam.’’ Ne dersiniz, cümle güzel olduğu kadar gönderme de içeriyor. Bunun üzerine açıklamalarıyla Serdar  , tereddütleri giderdi.
Bir Tereddüdün Romanı, Birinci Dünya Savaşı sonrası insanının dünyaya yönelik iman kaybının ve şuursuz emeklemelerle selametini umduğu şüpheli ışıklara doğru ilerlemesinin romanıdır. Roman, güzel değil, güzelliklerin yan yana getirilişidir.  Asıl mahiyeti itibariyle bireyin tereddütlerinin, tereddütten karara geçemeyişinin getirdiği dramı anlatan bir eserdir.
Romanda amaç, savaş sonrasında imanını , inancını yitiren, alt üst olmuş değerler aranda tereddüde düşen ve bu sebeple bunalım yaşayan insanlığın kendi doğal yapısına, özüne, tabiatın ve kendine mahsus yaradılışına, geleneklere döndüğü takdirde mutlu olacağını ifade etmektir. İnsanlığın tereddüt ve bunalıma düştüğü zamanlarda en büyük sarsıntının evlilik kurumunda yaşandığını, gençlerin tereddüde düşüp evliliklerin azaldığını eserinde ifade eden yazar, bu tereddüt, şüphe ve bunalımdan kurtuluşun yolunu yine aile kurumuna dayandırır. İnsanın iyi bir yuva kurup anne-baba olduğu takdirde aradığı huzur ve mutluluğa kavuşabileceğine işaret eder.
Tereddüt ve şüphe huzursuzluk sebebidir. Huzurun sağlanması, hangi hususta olursa olsun, tereddüt ve şüphelerin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Tereddütle izdivaç olmaz. Tereddütle kurulan izdivaçların sonu hüsrandır. Böyle durumların sonuçlarını günümüzde ayan beyan görmekteyiz.
Tereddüt , bir hastalıktır. Erken teşhisle tedavi edilmesi gerekmektedir. Erken teşhis edilip zamanında tedavi edilmezse müzminleşir ve ölümle sonuçlanır. Tereddütlü şahsın dünyası da ukbası da perişan olur.
Hasılı, Bir Tereddüdün Romanı’nı okumakta tereddüt etmeyin. Okuyun ve tereddüdünüzü ortadan kaldırın.
Yazar, zoru başarmış, tereddüdün romanını yazmış. Bize kolayını bırakmış. Sadece okumak…