Bugün, 20 Mayıs 2024 Pazartesi

Nazmi KILIÇ


ANNE VE ÇOCUK

ANNE VE ÇOCUK


 12 Mayıs Pazar günü anneler günü olarak kutlanacak. Birçoğumuzun bu anlamlı günü en güzel şekilde yaşamaya çalışacağını düşünüyorum. Asıl önemlisi bu anlamlı günü bir güne değil bütün yıla yaymak ve annelerimizi unutmamaktır. Bir gün olarak değerlendirdiğimizde ya bizim ya da annelerimizin o güne ulaşma garantisi yok. Onlar hayatını evlatlarına adayan mümtaz şahsiyetlerdir. Evlatları için yaptıkları, gösterdiği fedakârlıkları anlatmakla bitmez. İşte evlatları için yaptıklarından bazıları:
Henüz bir yaşınızdayken sizi elleriyle besledi ve yıkadı. Bütün gece ağlayıp onu uyutmayarak teşekkür ettiniz. 
İki yaşınızdayken size yürümeyi öğretti. Size seslendiğinde odadan kaçarak teşekkür ettiniz.
İşte üç yaşınıza geldiniz. Size özenle yemekler hazırladı. Tabağınızı masanın altına dökerek teşekkür ettiniz.
Dört yaşınıza gelince elinize rengârenk kalemler tutuşturdu. Evin bütün duvarlarına resim yaparak, kirleterek teşekkür ettiniz.
Beş yaşınızdayken sizi cici kıyafetlerle süsledi. Gördüğünüz ilk çamur birikintisine atlayarak teşekkür ettiniz.
Altı yaşınızdayken okula kadar sizinle yürüdü. Sokaklarda "gitmiyceeem" diye ağlayarak, sınıfta ise “Anne beni bırakma” diyerek teşekkür ettiniz.
Yedi yaşınızdayken size bir top hediye etti. Komşunun camını kırarak teşekkür ettiniz.
Dokuz yaşınızdayken size piyano öğretmeni buldu. Notaları bir gün bile çalışmayarak teşekkür ettiniz.
On yaşınızdayken doğum günü partilerinden dans derslerine kadar her yere sizi arabayla götürdü. Arabadan fırlayıp giderken arkanıza bile bakmayarak teşekkür ettiniz.
On bir yaşınızdayken sizi arkadaşınızla sinemaya götürdü. "Sen bizimle oturma" diyerek teşekkür ettiniz.
On iki yaşınıza geldiniz. Zararlı TV programlarını seyretmenizi istemedi. O evde değilken hepsini izleyerek teşekkür ettiniz.
On beş yaşınızdayken sizi yurtdışında yaz kampına gönderdi. Tek satır mektup yazmayarak teşekkür ettiniz.
On yedi yaşınızdayken erkek arkadaşınızla partiye gitmenize izin verdi. Bir telefon bile etmeden sabaha karşı eve dönerek teşekkür ettiniz.
On dokuz yaşınızdayken okul masraflarınızı karşıladı, sizi arabayla kampusa götürdü ve eşyalarınızı taşıdı. Arkadaşlarınız alay etmesin diye kampus kapısında vedalaşarak teşekkür ettiniz.
Yirmi bir yaşınızdayken iş hayati ve kariyerinizle ilgili size fikir vermek istedi "Ben senin gibi olmayacağım" diyerek teşekkür ettiniz.
Yirmi iki yaşınızdayken kep giyme töreninizde size gururla sarıldı. Avrupa seyahati için para isteyerek teşekkür ettiniz.
Evet, yirmi dört yaşınızdayken uzun suredir çıktığınız çocukla tanışmak istedi "Zamanını ben bilirim" diye tersleyerek teşekkür ettiniz.
Yirmi beş yaşınızdayken düğün masraflarınızı karşıladı, sizin için hem mutlu oldu hem çok duygulandı. Siz dünyanın bir ucuna taşınarak teşekkür ettiniz.
Otuz yaşınıza geldiniz. Bebek bakımı hakkında size akıl vermek istedi. "Artık bu ilkel yöntemleri bırak" diyerek teşekkür ettiniz.
Kırk yaşınızdayken sizi arayıp bir akrabanızın doğum gününü hatırlattı "Anne işim başımdan aşkın" diyerek teşekkür ettiniz.
Elli yaşınıza ulaştığınızda o çok hastalandı. Hafta sonunda onu görmeye gittiğinizde mutlu oldu. Ona yaşlıların çocuk gibi nazlı olduğunu söyleyerek teşekkür ettiniz.
Derken bir gün… O öldü. O güne kadar onun için yapmadığınız ne varsa, o anda kalbinize bir yıldırım gibi düştü....
Hep öyle değil mi. Biz sahip olduklarımızın ve sevdiklerimizin değerini kaybedince anlarız. Bütün evlatların annelerine karşı sorumluluklarını yerine getirebilmesi temennisiyle, sağlıcakla kalın.